Mizaca Göre Beslenme Nedir?

04 Ağustos 2020
Mizaca Göre Beslenme Nedir?

MİZACA GÖRE BESLENME NEDİR?

Bedendeki sıkıntılar; kişinin ana mîzâcının, ‘millet ayırımı, coğrâfî yapı, iklim, beslenme ve çalışma ortamı’ gibi nedenler sonucunda bozulması ile oluşur.

Örneğin; balgamî mîzâca sahip bir kişide ‘balgam hıltı’ diğer hıltlara hâkimdir ve bu kişinin mîzâcı, balgamî mîzaç olması nedeniyle ‘Nemli-Soğuk’tur.

Bu kişi yine kendi mîzâcı gibi nemli-soğuk bir bölgeye gider ve ‘nemli-soğuk gıdalar’ ile beslenirse; bu kişideki nem ve soğukluk çok fazla artacağından, birçok sağlık problemi açığa çıkmaya başlayacaktır.

Bu durumda kişinin yapacağı ilk şey; bulunduğu bölgeye göre beslenme şeklini değiştirmesi ve mîzâcına zıt olan ‘kuru-sıcak mîzaçlı gıdalar’ ile mîzacını dengelemesidir.

Aksi takdirde yoğun nem, bedeni etkiler! Öncelikle balgamî mîzâca sahip olan sinirlerin beyin, akciğer ve bağırsaklar gibi organları aşırı nem nedeniyle, hemen hemen tüm organları da aşırı soğuma oluşması dolayısıyla yavaşlatarak sindirimi düşürmesi sonucunda; yorgunluk, vücut ağrısı, kilo alma gibi birçok problem oluşacak ve hayat kalitesi düşecektir.

Yukarıdaki ifadelerde; insan mîzâcı tespit edilirken millet ayırımı, coğrâfî yapı, beslenme ve çalışma ortamı gibi değişken olguların etkendir.

Bu durumda yine yukarıdaki açıklamalara göre balgamî mîzaçlı bir kişinin durumunu değerlendirdiğimizde; kişide oluşan anormal mîzâcın dengeye getirilmesi için, hem kişinin mîzâcına hem de bulunduğu bölgenin mîzâcına göre ayrı ayrı beslenme programları ve tedaviler oluşturulması gerekmektedir. 

Örneğin; geleneksel tıpta, Diyarbakır’da yaşayan bir romatizma hastası ile Samsun’da yaşayan bir romatizma hastasına hazırlanan terkipler ve beslenme programları aynı değildir.

Başka bir ifade ile anlatacak olur isek; geleneksel tıp, insan vücudunda bulunan ana sıvıları, yani hıltları, olması gereken dengede tutma ve bu dengeyi sağlayarak hastalık oluşturmaya neden olacak ortamları ortadan kaldırmayı hedefler!

Bu anlamda yapılan çalışmalarda da bilim adamlarının şu tartışmaları, aslında durumu çok net bir şekilde gözler önüne sermektedir…

Bilindiği üzere genel tıp anlayışı, ‘hastalıkların sonucuna hükmetme ve vücuttaki mikropları öldürerek hastalığı yok etme’ felsefesi üzerine kurulmuştur.

Nitekim bu felsefeyi ortaya koyan ünlü bilim adamı Pasteur, hasta yatağında “Claud Bernard haklıymış!” sözleri ile hatalı bir bakış açısı olduğunu itiraf etmiş; ancak o dönemde dedikleri dikkate alınmamıştır.

Zira Bernard, ‘mikropları öldürme’ perspektifinden değil, ‘mikrobun oluşabileceği şartları/ortamı ortadan kaldırma’ perspektifinden yaklaşmaktadır konuya! Ve bu bütüncül paradigma o dönem görmezden gelinmiştir. Çünkü o dönem, aşı sektörünün doğduğu ve geliştiği bir dönemdir.

Claud Bernard adlı ünlü bir bilim adamı, ‘hastalık yapan şeyin mikroplar olmadığını’ söylemiş; asıl sebebin, ‘mikropların yaşamasına uygun ortamlar’ın olduğunu iddia etmiştir.

Ayrıca bu ortamları yok edersek mikropların da barınamayacağını ve hastalıkların oluşmayacağını söyleyip, herkesin önünde bir bardak kolera mikrobunu içmiştir.

Örneğin çevremizi gözlemlediğimizde, çoğu zaman bataklığın olduğu bölgelerde kurbağaların ürediğine şâhit oluruz. Kurbağalar o bölgeden ne kadar uzaklaştırılırsa uzaklaştırılsın ya da öldürülsün; tekrar üremeye devam ederler.

Ancak ‘bataklığı kurutmak’ veya ‘bataklığa dönüşmeye yüz tutmuş bir gölü temizlemek’ gibi bir çözüm ürettiğinizde; kurbağaların yaşayabileceği ortamı ortadan kaldırdığınız için kurbağalar o ortamı kendiliğinden terk edecektir veya ortam onların beslenebileceği bir ortam olamayacağı için o bölgede nesilleri, kendiliğinden yok olacaktır. Ve doğal olarak o ortam da, sizlerin istediği nesillerin yetiştiği bir alan olacaktır.

Bir parmak izi dahî aynı değilken, her hastalığı her insanda aynı kabul edip tedavi etmek; ‘Geleneksel Tıp Sistemi’nin kabul ettiği bir olgu değildir.

O nedenle ‘Geleneksel Tıp’, kişiyi mîzâca göre değerlendirir ve ‘mîzâç dengesi’nin bozulmasına neden olan ana sebebi tespit ederek; kişinin ana mîzâcına, yaşadığı bölgeye, iklime, çalıştığı ortama göre bitki terkipleri hazırlayarak ‘sonuca göre’ değil ‘ana sebebe göre’ tedavi uygular.

Örneğin bir bitkiye çok su döktüyseniz, o durumu düzeltmenin yolu; bitkinin bulunduğu toprağa, ihtiyacı olduğu kadar/belirli bir dozda toprak (kuru-soğuk) eklemek ve onu kuru-sıcak bir bölgeye taşımaktır. (Yine ihtiyacı olduğa kadar bekleterek.)

‘Geleneksel Tıp’ta; insandaki nem arttığında, aynı mantıkla kişinin mîzâcına göre kuru-soğuk ve kuru-sıcak mîzâca sahip bitkiler, kişinin ihtiyacına göre belirli dozlarla ayarlanarak verilir.

Gıdaların ve insanların mîzâcını çok iyi tespit eden ve geleneksel tıbbı çok iyi bilen ülkelerin; bu hususta yetkin bilgisi olmayan ülkelerde “gıdalar ile beyin kontrolü ve hastalık üretme projeleri” ürettikleri, net olarak görülmektedir.

Çünkü sadece beslenme ile, kişilerin muhakeme yapma yeteneği engellenebilir! Yanlış beslenme programları ile insanın “mîzâç dengesi” ile oynanabilir ve dengesi bozulan mîzaçlar da sürekli hastalık üretir.

 Yani sadece beslenme şeklini değiştirerek bir insan hasta edilip ilaçlara mahkum bir hayat sürdürmesine neden olunabilir!

Bu şekilde insanların hem düşünme, hem de çalışma performanslarının düşmesi sağlanır.

Bu doğrultuda Bizim de amacımız mizaca göre doğru beslenme yöntemleri ile insanların hayat kalitesinin oluşmasını sağlamaktır. 

Paylaş :
T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.